Bakır, insanlık tarihinin en eski ve en yaygın kullanılan metallerinden biridir. Mükemmel elektrik ve ısı iletkenliği, korozyona karşı direnci, kolay işlenebilirliği ve estetik görünümü sayesinde endüstriden sanata, teknolojiden günlük yaşama kadar sayısız alanda kendine yer bulur. Bakırın "çıkarılması" ve "üretilmesi" terimleri sıkça birbirinin yerine kullanılsa da, aslında farklı süreçleri ifade eder. Bakırın çıkarılması, yeraltındaki veya yerüstündeki maden yataklarından bakır cevherinin elde edilmesi işlemidir. Bakırın üretilmesi ise, çıkarılan bu cevherin çeşitli metalurjik işlemlerden geçirilerek saf bakır veya bakır alaşımlarına dönüştürülmesini kapsar. Dolayısıyla, bir bölge bakır madenciliği açısından zengin olabilirken, rafinasyon ve son ürün üretimi başka bir bölgede yoğunlaşabilir.
Bakırın çıkarılma süreci, öncelikle jeolojik araştırmalarla potansiyel bakır yataklarının tespit edilmesiyle başlar. Bakır, doğada genellikle sülfürlü cevherler (kalkopirit, bornit, kalkosin gibi) veya oksitli cevherler (malakit, azurit, krizokol gibi) halinde bulunur. Cevherin türüne, yatağın derinliğine ve ekonomik fizibilitesine bağlı olarak açık işletme veya yeraltı madenciliği yöntemleri kullanılır. Açık işletmelerde, cevherin üzerindeki örtü tabakası kaldırılarak devasa kamyonlar ve ekskavatörlerle cevher kazılır. Yeraltı madenciliğinde ise galeriler ve tüneller açılarak cevhere ulaşılır. Çıkarılan cevher, genellikle düşük bakır içeriğine sahip olduğundan, bir dizi zenginleştirme işleminden geçirilir. Bu işlemler arasında kırma, öğütme ve flotasyon gibi yöntemler bulunur. Flotasyon, ince öğütülmüş cevherin su ve kimyasallarla karıştırılarak bakır minerallerinin yüzdürülüp ayrıştırılması prensibine dayanır.
Zenginleştirilmiş bakır konsantresi, daha sonra üretim aşamasına geçer. Bu aşamanın temelini izabe (eritme) ve rafinasyon (saflaştırma) oluşturur. Sülfürlü cevherler genellikle pirometalurjik yöntemlerle işlenir. Bu yöntemde konsantre, yüksek fırınlarda veya flaş eritme fırınlarında eritilerek mat bakır elde edilir. Mat bakır, daha sonra konverterlerde işlenerek %98-99 saflıkta blister bakıra dönüştürülür. Oksitli cevherler ise genellikle hidrometalurjik yöntemlerle (liç, solvent ekstraksiyonu ve elektrokazanım) işlenir. Elde edilen blister bakır veya elektrokazanımla üretilen bakır, son olarak elektrolitik rafinasyon işlemine tabi tutulur. Bu işlemde, anot olarak dökülen blister bakır, elektrolit çözeltisi içinde katot levhalara doğru göç ederek %99.99 saflıkta katot bakır olarak birikir. Bu yüksek saflıktaki bakır, tel, levha, boru gibi çeşitli yarı mamul ve mamul ürünlerin üretiminde kullanılır.
Dünya genelinde bakır madenciliğinde Şili, açık ara lider konumdadır. Onu Peru, Çin, Kongo Demokratik Cumhuriyeti, Amerika Birleşik Devletleri, Avustralya ve Zambiya gibi ülkeler takip eder. Bu ülkeler, zengin bakır rezervlerine ve gelişmiş madencilik altyapılarına sahiptir. Bakır üretimi (rafinasyon) konusunda ise Çin, hem kendi madenlerinden elde ettiği hem de ithal ettiği konsantreleri işleyerek dünyanın en büyük rafine bakır üreticisidir. Şili, Japonya, ABD ve Rusya da önemli rafine bakır üreticileri arasında yer alır. Görüldüğü gibi, bakırın çıkarıldığı ülkelerle üretildiği (rafine edildiği) ülkeler her zaman birebir örtüşmeyebilir; bazı ülkeler cevher ihracatçısıyken, bazıları konsantre ithal edip rafine ürün ihraç edebilir.
Türkiye de bakır madenciliği ve üretimi açısından önemli bir potansiyele sahiptir. Ülkemizde bakır yatakları özellikle Doğu Karadeniz (Artvin-Murgul, Rize-Çayeli), Kastamonu (Küre) ve Güneydoğu Anadolu (Elazığ-Maden, Siirt-Madenköy) bölgelerinde yoğunlaşmıştır. Bu bölgelerde hem açık işletme hem de yeraltı madenciliği yöntemleriyle bakır cevheri çıkarılmakta ve Türkiye'deki tesislerde işlenmektedir. Eti Bakır A.Ş. gibi kuruluşlar, ülkemizin önemli bakır üreticilerindendir ve hem iç talebin bir kısmını karşılamakta hem de ihracat yapmaktadır. Türkiye, kendi kaynaklarından çıkardığı bakırı işleyerek katma değer yaratan ve bu stratejik metali ekonomisine kazandıran ülkeler arasında yer almaktadır.
